Telif Hakları

Telif hakkı , herhangi bir bilgi veya düşünce ürününün kullanılması ve yayılması ile ilgili hakların, yasalarla belirli kişilere verilmesidir. Kısaca, orijinal bir yaratının kopyalanmasına veya kullanılmasına izin verme hakkıdır.

Telif hakkı, genellikle belirli bir süre için geçerlidir. Sembolü çember içinde bir “C” harfidir, © harfi üzerinde bulunduğu yaratının telif haklarının korunduğunu belirtir veİngilizce “copyright” kelimesini ifade eder.

Türkiye Cumhuriyeti Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ya da kısaca FSEK, Türkiye’de 5 Aralık 1951 tarihinde kabul edilmiş ve halen yürürlükte olan 5846 sayılı kanundur. Resmî Gazete’nin 7981 no.lu sayısında yayımlanarak, 13 Aralık 1951 tarihinde yürürlüğe girdi.

Kanun, bilgisayar programları dahil bilim ve edebiyat eserleri, müzik eserleri, güzel sanatlar eserleri ve sinema eserlerinden doğan hakları tanımlar ve güvence altına alır. Buna göre ilgililerin bu eserler dolayısıyla maddi ve manevi yetkileri doğar.

FSEK , 1983, 1995, 2001 ve 2004 yıllarında çeşitli değişikliklere uğradı. 1995 değişiklikleri Türkiye – AB Gümrük Birliği Mevzuat uyum çalışmaları doğrultusunda yapıldı. 2004 yılında 5101 sayılı kanunla geniş çaplı değişiklikler yapıldı. 5101 sayılı kanun Türkiye’de halk arasında “korsanla mücadele kanunu” olarak bilinir.

Kararın, “Yasaların Yakınlaştırılması” başlıklı IV ncü kısmının ilk bölümünü “Fikri, Sınai ve Ticari Mülkiyetin Korunması” başlıklı 31 inci maddesi oluşturmaktadır.

Maddenin ilk bendinde, tarafların, fikri, sınai ve ticari mülkiyet haklarının yeterli ve etkili biçimde korunması ve uygulanması konusuna verdikleri önem vurgulanmış, ikinci bendinde ise, Gümrük Birliğinin, ancak fikri mülkiyet haklarının Gümrük Birliği’ni oluşturan iki tarafta da eş düzeyde etkili olarak korunması şartıyla işleyebileceği kabul edilmiştir.

Maddenin son cümlesinde, yukarıdaki kabuller doğrultusunda 8 nolu Ek’in kabul edildiği ve tarafların bu ekte öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt ettikleri belirtilmektedir.

Topluluk, aynı Karar’da, Ek 8’de sözü edilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi için Türkiye’ye yeterli teknik yardımı sağlamayı kabul etmiştir..

Birinci madde, Uruguay Konferansı Çok Taraflı Ticaret Görüşmelerinde akdedilen Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşmasıyla (TRIPS) ilgilidir. Türkiye, 1/95 sayılı kararın yürürlük tarihinden üç yıl içinde TRIPS Anlaşmasını uygulamaya koymayı taahhüt etmiştir.

Birinci maddenin bir diğer önemli hükmü, 1/95 sayılı kararda hüküm bulunmayan hallerde, iki taraf arasında fikri, sınai ve ticari mülkiyet haklarının kapsamı, koruma düzeyi ve uygulanması ile ilgili olarak TRIPS Anlaşması hükümlerinin, her iki taraf bakımından yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren uygulanacağı yönündeki hükümdür.

Kararın ikinci maddesi ile Türkiye, Avrupa Topluluğunda yürürlükte bulunan koruma düzeylerine eşit koruma düzeylerini sağlamak üzere fikri hakların etkin bir şekilde korunması konusunda gerekli tedbirleri alacağını kabul etmiştir.

Kararın ikinci maddesi, hakların korunması konusunda genel bir hüküm olmakla beraber, Türkiye’nin AB içindeki fikri haklarla ilgili her türlü gelişmeyi iç mevzuatında uygulayacağı hususunda geleceğe yönelik bir taahhüdü niteliğindedir.

Üçüncü madde ile Türkiye, ikinci maddedeki kabulüne uygun olarak, Kararın yürürlüğe girmesinden önce fikri haklar alanında imzalanmış olan – ancak taraf olmadığı– bir çok sözleşmeye katılmayı kabul etmiştir.

Türkiye, Kararın 4’üncü maddesi ile, AB ülkelerinin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler yanında, AB mevzuatında yer alan hangi düzenlemelere uyacağını da açıkça kabul etmiştir.

Kararın dokuzuncu maddesinde, Gümrük Birliği Ortak Komitesi’nin, fikri mülkiyet hakları konusundaki gelişmeleri izleyeceği kabul edilmiştir. Nitekim Türkiye, 1/95 sayılı Ortaklık Konsey Kararından sonra kabul edilmiş olan direktifleri de mevzuatına almış bulunmaktadır.

AVRUPA BİRLİĞİNİN FİKRİ HAKLAR İLE İLGİLİ DİREKTİFLERİ

Avrupa Birliği’nin kuruluşunda ülkelerin fikri haklarla ilgili ulusal düzenlemelerini koruyan bir sistem kabul edilmiş, hatta ulusal fikri mülkiyet kanunlarının Toplulukla ilgili düzenlemelerden etkilenmeyeceği açıkça kabul olunmuştur. Başka bir deyişle, başlangıçta Topluluk Hukukunun fikri hakları kapsamaması düşüncesi benimsenmiştir. Hatta fikri hakların, topluluğun temel amacı olan malların serbest dolaşımına engel olabileceği kabul edilmiştir.

Ancak zaman içinde, uluslararası anlaşmalar yoluyla sağlanan uyumun yetersizliği, fikri haklarla ilgili farklı düzenlemelerin malların serbest dolaşımı ve rekabet konusunda doğurduğu sorunlar ve en önemlisi de yaratıcılığa dayalı yeni ekonominin şekillenmeye başlaması, fikri haklarla ilgili sorunları öncelikli bir mesele olarak Birlik gündemine taşımıştır.

Topluluk Hukukuna, fikri mülkiyet hakları kapsamında baktığımızda, bazı sorunlar kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır. Fikri mülkiyet haklarının ülkeselliği ya da inhisari nitelikleri ile Topluluk hukukunun malların serbest dolaşımı ya da rekabetle ilgili hükümleri karşı karşıya geldiği açıkça görülmektedir.

Uygulamada ortaya çıkan sorunlara, bir yandan Avrupa Topluluk Mahkemesi’nin çeşitli kararlarıyla çözüm bulunmaya çalışılmakta diğer yandan da üye ülke mevzuatlarını uyumlaştırma yönelik Direktifler hazırlanmaktadır.

IV. FİKRİ HAKLARA İLİŞKİN YARGILAMA USULÜ
Fikri ve Sınai Haklara ilişkin davaların daha hızlı ve uzmanlaşmış mahkemeler tarafından yürütülmesi amacı ile Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri kurulmuştur. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile Sınai Haklara ilişkin KHK’lardan doğan davalar bu mahkemelerde, bunlara dayanmayıp sadece haksız rekabete dayalı olarak açılan davalar ise ticaret ve asliye ceza mahkemelerinde görülmektedir. Fikri ve Sınai Haklara ilişkin olarak özel hukuk davalarına Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri, bu haklara tecavüz sebebi ile açılacak ceza davalarına ise Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemeleri bakmaktadır. Bunlar halen İstanbul ve Ankara’da kurulu olup, İstanbul’da 3 adet ceza ve 2 adet hukuk mahkemesi, Ankara’da ise 3 adet hukuk ve 1 adet ceza mahkemesi bulunmaktadır. Diğer illerde ise bu davalar ticaret ve asliye ceza mahkemeleri tarafından görülmektedir. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri yargılamaların daha uzman hakimlerce ve daha hızlı bir şekilde yapılması amacı ile kurulmuşsa da, bu mahkemeler üzerindeki ağır iş yükü sebebi ile bu mahkemelerde yapılan yargılamalar ticaret mahkemelerine göre yaklaşık iki kat daha uzun sürede sonuçlanmaktadır. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinin kararları temyiz mahkemesi olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından görülmektedir. Ancak, bu daire ticaret şirketleri, kooperatifler, sigorta hukuku, taşıma hukuku, gibi çok farklı branşların yanında bu davalarla ilgilendiği için Yargıtay’da bu konuda uzmanlaşmış bir daire bulunmamaktadır. Bu sebeple, bu davaların daha etkin bir şekilde sonuçlanması için ilk derece mahkemelerin sayısının yeterli sayıda arttırılması ve haksız rekabet davaları ile Fikri ve Sınai Haklara ilişkin davalar için özel bir ihtisas dairesi kurulması gerekmektedir.
FİKRİ VE SANATSAL HAKLAR
Fikri ve sanat eserleri ; ilim ve edebiyat eserleri, müzik eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri, işlenme eserler ve derlenmeler olarak gruplara ayrılır.
Bir eserin sahibi olan yaratıcıları manevi ve mali haklara sahiptirler. Manevi haklar ; umuma arz yetkisi , eserde adının belirtilmesini istemek ve eserde değişiklik yapılmasını engellemek şeklinde özetlenebilir. Maddi haklar ise ; işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma (kiralamak, ödünç vermek, satmak, dağıtım yapmak) hakkı, temsil hakkı, işaret, ses veya görüntülü araçlarla kamuya sunma hakkı ve pay ve takip hakkı şeklinde ifade edilir.
Bu haklara sahip kişiler genel olarak eserin yaratıcılarıdır. Yaratıcılardan bu hakları miras yoluyla kazananlar veya sözleşme yaparak devralanlar da mali ve manevi hakları koruyabilirler.
Eser sahibinin izni ile;
-bir eseri yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden sanatçılar,
-bir eserin icrasını ve diğer sesleri ilk defa tespit eden fonogram yapımcıları, radyo ve televizyon kuruluşları ve
Bağlantılı hak sahipleri ;
-eserlerde isimlerinin belirtilmesi,
-değişiklik yapılmasını engelleme,
-mali hakların izinsiz kullanımlarını yasaklama,
-işaret, ses veya görüntülü araçlarda kamuya sunulmasını yasaklama haklarına sahiptirler.
Fikir ve Sanat Eserleri kanunu’nun 52. maddesine göre; eser veya bağlantılı hak sahipleri ile yapılacak sözleşmelerin yazılı olması şarttır ve hak devri yapılan konuların açıkça ve ayrı ayrı yazılması gerekir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre fikri ve sanatsal haklara saldıran kişilere karşı;
– eser sahibinin veya saldırının tespiti davası,
– saldırının kaldırılması davası,
– saldırının önlenmesi davası,
Maddi tazminat davalarında FSEK’e göre; saldırı yapan kimse ile sözleşme yapılmış olsaydı istenecek bedelin üç katı talep edilebilir.
Eser sahibinin yukarıda sayılan manevi haklarına veya mali haklarına saldıran kişiler, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre 2 yıldan 4 yıla kadar hapis veya 50 milyar TL den 150 milyar TL ye kadar para cezası ile cezalandırılır.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki değişiklikler sonucu, polise ve belediyelere korsan kopyaları toplama yetkisi verilmiş ve korsan kopya yapanlara altı yıla kadar hapis cezası getirilmiştir. 2004 yılında Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na eklenen bir madde ile fikri ve sanatsal hakları ihlal eden internet sitelerinin servis sağlayıcılar vasıtası ile yayınının durdurulacağı da düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlemeler, uluslar arası fikri hak kuruluşlarının çalışmalarının da etkisi ile Kültür ve Turizm Bakanlığının gayretleri sonucu sağlanmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ayrıca önümüzdeki günlerde 2000 yılı öncesi çıkarılan yönetmelikleri Kanun’da yapılan değişiklikler paralelinde değiştirme hazırlığındadır. Yönetmeliklerden birisi de eserlerin kayıt ve tescili hakkındadır. Bu yönetmelik değişikliğine göre, müzik ve film yapımları, bu yapımlarda yer alacak eserler ile bilgisayar oyunlarının Bakanlığa kayıt ve tescili zorunlu hale gelecektir. Bu değişiklik ile ülkemizdeki korsan kopyaların önlenmesi yönünde bir adım daha atılmış olacaktır.